404 | İzvit Haber İzvit Haber
Facebookta paylaş

TARİHE NE KADAR GÜVENECEĞİZ?


Yukarıdaki soruyu sormaktaki maksadım, ülkemizde son zamanlarda yaşanan olayların bizim gördüğümüz ya da bize gösterilen boyutlarından başka boyutlarının olduğu iddialarının ortada dolaşmaya başlamasıdır. İlk anda önümüze konulan, bize gösterilen olayları düz bir mantıkla algılıyoruz.
Gördüklerimizden hareketle de sebep sonuç ilişkileri kurup, analizler
yapıp, ahkam kesiyoruz. Ama bir gün geliyor tesadüfen ya da tesadüfen
zannettiğimiz bir olayla da işin aslını öğreniyoruz ve ya bize
öğretiyorlar.
-
Susurluk olayı olarak tarihe geçen olay aslında tesadüfen oluşan bir
kaza değilmiş. Birileri tarafından bilerek ve isteyerek oluşturulmuş
bir olaymış.
Eylül darbesi olarak tarihe geçen olaydan öncesinede ülkenin her
tarafındaki anarşi ve kaos birileri tarfından bilerek ve isteyerek
oluşturulmuş. Bu olaylarda rol alanlar da farkında olamadan rollerini
oynamışar. Darbe zemini luşsun diye.
-
Ali kalkancılar, Müslüm Gündüzler Fadime şahinler de çakmayımış. Bir
dönem birilerinin amacına hizmet için sahnelenen bir filimde rol alan
oyuncularmış. Rollerini de gayet iyi oynamışlar, görevlerini yapmışlar.
-
Faili meçhul olarak bilinen bir çok cinayetin aslında failleri de malum
imiş ama bize meçhulmüş. Bize malum olsa duvar yıkılır altında
kalırlarmış.
Sıraladığım örnekler son otuz yılın tarihe geçecek olayları. Bu örnekler benim yazdıklarımın tersi de olabilir. Şimdiye kadar bildiğimiz şekliyle
olabilir. Faili meçhuller gerçekten faili meçhuldür. Şeyhler çakma
değil gerçektir. Darbenin zemini gerçekten gençlerin anarşist
olmasından ülkenin kaosa sürüklenmesinden dolayı kendiliğinden
oluşmuştur. Susurluk kazası da gerçekten kaza olmuş, ölenler kaza
sonrası doğal olarak ölmüşlerdir. Tarihi yazanlar bu olayları nasıl
yazacaktır. Bilginin, belegenin bu kadar bol olduğu bir dönemdeki
olayları, tarihçilerin doğru şekilde yazmaları çok da mümkün
görünmüyor. Gözümüzün önünde olan olaylar bunlar.
Geriye doğru gidip, son yüz yıla göz attığımızda, benzer bir çok tarihi olayı
aynı şekilde değerlendirebiliriz. İttihat ve Terakki Cemiyeti, 31 Mart
olayı, Balkan Harbi, Edirne'nin işgali ve kurtarılması, 1. Dünya
Savaşına girişimiz, savaşın yönetilmesi, Milli Mücadele süreci ve
sorası, Serbest Fırka, Menemen, Şeyh Sait ayaklanması, Dersim Olayı, Çok Partili döneme geçiş ve 60 ihitilali.v.b. Bütün bunlar doğru şekilde
tarihçiler tarafında yazılabilmiş midir? Hangi tarihçi yazmıştır.
Günümüzdeki olayların bile iç yüzünü bilip doğru şekilde tarihini
yazmaktan aciz olduğumuza göre dünü ve öncesini yazanların doğru
yazdığına ne kadar güveneceğiz?
Aslında ben tarih okumayı çok severim. Ama okuduğum tarih kitaplarına da hep
kuşkuyla bakarım. Yakın tarihi anlatan kitaplarda en güvendiğim bölüm
kronolojidir. Olayların oluş tarihi ile ilgili bilgiler genelde
doğrudur. Bir de bizzat kendi yaşadığım olaylarla ilgili bilgilerime
güvenirim. Ne de olsa yaşlanıyoruz, biz de tarih olmaya başlıyoruz.
                                                             29/04/2009 Kerim TOSLAK 

Hiç yorum yok:

| Copyright © 2001 İzvit Haber
Yönetim
rekmobi_23424212482.html